Gözetim Toplumu ve Röntgenciler
“Gözetlenen toplumların yükselişi, bütünüyle kaybolan bedenlerle ilgilidir. Bir şeyleri uzaktan gerçekleştirdiğimiz zaman, bedenler yok olur”
David Lyon
Biri bizi mi gözetliyor? Yoksa biz mi birilerini gözetliyoruz? Cevap ikisi de değil; herkes, herkesi gözetliyor.
Merak, insanoğlunu tarihin başlangıcından beri birçok yere götürdü. Yeni keşifler, yeni icatlar, yeni coğrafi bölgeler, göçler ve birçok şey merak edildiği için keşfedildi. Bu yeniliklerle birlikte tarihin seyri değişti.
Merak, bizleri hiç beklemediğimiz yerlere götürür. Sürekli birilerini, bir şeyleri, bir yerleri.. merak ederiz. Birileri bizden daha iyi mi hayat yaşıyor? Birileri bizden daha pahalı bir ürün mü almış? Ne yemişler, nereye gitmişler, çok mu zenginler yoksa çok mu yoksullar? Sonra kendi hayatlarımızı gözetlediklerimizi kıyaslamaya başladık ve onlarla rekabet etmek için ne yapabileceğimiz sorusuna cevap aradık.
Eskiden yani sosyal medyanın henüz ortaya çıkmadığı dönemlerde birilerini gözetlemek kapı, pencere arasından bakmakla sınırlıydı. İnsanların hayatı, mahremiyet sınırlarıyla çevriliydi. Merak ettiklerimize kolayca ulaşamazdık. Ancak sosyal medya ortaya çıktı ve birilerini gözetlemek tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar kolaylaştı. İnternet ile hayatımıza giren tüm teknolojiler gözetim kültürünü başka bir boyuta taşıdı. Çünkü insanlar artık gözetlenmeyi gönüllü olarak istiyor.
Başkalarının hayatlarına duyduğumuz yoğun ilgi sebebiyle kendi hayatlarımızı yaşayamıyoruz.
Evimizi, kendi mahremiyet alanımızı kolaylıkla başka insanlara açmayız. Kimsenin bizi görmemesi için perdeleri kapatırız, dışarıdan kimin geldiğini görmek için çeşitli güvenlik önlemleri alırız. Peki nasıl oldu da gerçek hayatta perdelerini sıkı sıkıya kapatan bu insanlar sosyal medyada gönüllü olarak gözetlenmeyi kabul etti?
Bunun birçok cevabı olabilir. Birincisi sosyal medya, kendimizin en iyi halini gösterdiğimiz yerdir. İyi, güzel ve mutlu olduğumuz sürece gözetlenmekte sorun görmeyebiliriz.
İkincisine ise David Lyon’un şu cümlesiyle cevap verebiliriz. “Gözetlenen toplumların yükselişi, bütünüyle kaybolan bedenlerle ilgilidir. Bir şeyleri uzaktan gerçekleştirdiğimiz zaman, bedenler yok olur”
Yani evimizdeki perdeleri açık bıraktığımızda dışarıdan bizleri gören gerçek insanlar vardır. Ancak sosyal medyada bu insanlar birer etkileşim sayısına dönüşmüştür. Orada bizleri gözetleyen birileri vardır ama onlar çok uzakta ve sayılardan ibarettir.
Siber Zorbalar
Sosyal medyanın sayılarla ölçülen etkileşim duvarının diğer tarafında duran gözetleyenler ise birilerini gözetlerken onların insancıl özelliklerini geri plana atıyor. Yani bu kişileri bir çeşit nesneye, seyirlik bir malzemeye dönüştürüyor. Duyguları, inançları, düşünceleri olan bir insan oldukları gerçeği duvarların arkasında kalıyor. Bu durumda gözetledikleri insanları istedikleri gibi eleştirebilme, yorum yapabilme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar ve siber zorbalık denilen yeni bir zorbalık türünün ortaya çıkmasına neden oluyorlar.
Gözetleyen Algoritmalar
Diğer tarafta ise sürekli gözetlemek ve etkileşim halinde olmamızı isteyen algoritmalar vardır. Her tıklama, her beğeni, her takip her yorum, her kaydetme, neyi ne kadar süre izlediğimiz, hangilerine hemen bakıp çıktığımız neleri satın aldığımız.. tüm bunlar takip ediliyor ve karşımıza benzer reklamlar, benzer içerikler çıkıyor. Bu durumda sosyal medyaya girdiğimiz an ilgimizi çeken içerikler tarafından etrafımız kuşatılıyor. Zamanımızın önemli bir kısmını birilerini, bir şeyleri gözetlemekle geçiriyoruz. Aynı zamandan biz de gözetleniyoruz. Etkileşimde bulunduğumuz her içerikle davranış kalıplarımız belirleniyor. İlgimizi çekebilecek ürünler, kişiler, nesneler sürekli karşımıza çıkıyor ve en nihayetinde bunlara karşı çıkamıyoruz. Çünkü merak ediyoruz.
Foucalt’un Gözetim Toplumu
Gözetim toplumu denildiğinde önde gelen isimlerden biri Michel Foucault’dur. Foucault’un gözetim toplumu, temelinde ponoptikon adlı bir hapishaneye işaret eder. Bu hapishane mimari olarak ortasında gözetleme kulesi olan etrafı halka şeklinde inşa edilmiş bir yapıdır. İçeri doğru yansıyan ışıkla mahkumların silüetleri dışarı yansır. Böylece azınlık olan yetkililer çoğunlukta olan mahkumları gözetleyebilir. Mahkumlar ise ne zaman gözetleneceklerini bilmedikleri için sürekli kurallara uygun davranmaya çalışır (1)
Yalnızca egemen azınlığın gözetleyebildiği Panoptikon modeli, zamanla çoğunluğun azınlığı gözetleyebildiği (yani sosyal medyada takip ettiğimiz ünlü, popüler kişiler, politikacılar gibi) Sinoptikona dönüşmüştür. Günümüzde ise sosyal medya ile herkesin, herkesi gözetleyebildiği Omniptikon modeline geçilmiştir