Sinema

Yalnız, Mutsuz ve Herkes Kadar Yaşamın Kıyısında: Manchester By the Sea Film Analizi

Başrollerinde Casey Affleck, Michelle Willims gibi usta isimlerin yer aldığı Manchestar by the Sea, Türkçe karşılığı ile Yaşamın Kıyısında filmi dram hikayesi ile izleyenlerin kalbine dokunuyor. 2016 yılında vizyona giren film IMDB sıralamalarında üst sıralarda yer alıyor. Acı, kayıp ve yüzleşme temalı film duygusal hikayesi ile vizyona girdiği günden beri büyük çıkış yaptı. Sizin için Manchester By The Sea filminin kısa bir analizini yaptık. Keyifli okumalar..

BİR İHMAL TÜM HAYATI DEĞİŞTİRİR Mİ?

Manchestar by the sea filminde mutlu bir ailenin hayatının nasıl bir trajediye dönüşeceği izleriz. Film uzun sahneleri, ağır tempoda ilerleyen akışı ile günlük hayatın sıradanlığına vurgu yapıyor. Manchester By The Sea filminde hayatın yavaş aktığı günlük olaylar ile başlıyor. Ardından ana karakterin anılarında yolculuk etmeye başlıyoruz.

Zamanın yavaş ilerlemesi aksiyon filmlerine alışık olanlar için fazla ağır gelebilir. Çünkü film ağır temposu ile hayatın içinden herkesin yaşayabileceği sıradan bir günü yansıtır.

Özellikle metropolün karmaşasına alışanlar için hikaye ağır ilerliyor. Hatta bazı kısımları sıkıcı gelebilir. Çünkü film bir taraftan karakterlerin hayatını işlerke diğer tarafta size kendi hayatınızdan kesitler sunuyor. Filmin atmosferindeki kimi zaman her alan sıradanlık ve yavaşlık cezbedici gelmeyebilir. Ancak bu anlar aynı zamanda bizim de hayatımızı yansıtır. Hatta böyle günlerde yaşamın tek düzeliğine öyle alışıyoruz ki bu düzeni bozacak şeylerin başımıza geleceği aklımıza bile gelmiyor. Tıpkı Lee Chandler gibi.. Hayatın içinde tetikte bekleyen trajediler bu tekdüzeliğin arasında kayboluyor. Onlar ortaya çıkana kadar var olabileceklerine inanmıyoruz. Lee’nin başına gelen trajedi onun sakin hayatına öylesine ters ki nasıl tepki vermesi gerektiğini bile bilmiyor. Biz de karakterlerin bu trajedi ile nasıl başa çıktıklarını izliyoruz ve istemeden biz nasıl tepki verirdik diye düşünmeden edemiyoruz. Evet.. bir ihmal tüm hayatı değiştirir.

SIRADAN HAYATLARIN TRAJEDİSİ: MANCHESTER BY THE SEA FİLM ANALİZİ

Filmin ilk sahnelerinde kapıcılık tamir işleri gibi şeyleri yapan bir adamı izliyoruz. Bu adam bir şeylerden kaçmak ister gibi durmadan çalışır ve başkalarını yapmak istemeyeceği tuvalet temizleme, çöp toplama gibi işleri yapar. Adeta kendini dünyadan soyutlaşmıştır. Sanki bir şeylerden kaçmak ister gibi çalışır ve kendini bu ait olmadığı dünya ile cezalandırır. Ana kahramanımızın adı Lee Chandler’dir.  

Lee, bir şehirde yalnız başına yaşar ve kapıcılık yaparak geçinir. Evinde birkaç eşya vardır ve yaşamı oldukça özensizdir. Dış dünyada hiçbir şeye ilgi duymayan Lee sadece günü geçirmek için yaşar. Bir gün çok sevdiği abisinin çok hasta olduğunu öğrenir ve eskiden yaşadığı kasabaya döner. Çok geçmeden abisi hayata gözlerini yumar. Ancak abisi, gitmeden ona bir emanet bırakmıştır. Lee bu karar sebebiyle abisine öfkelenmeden edemez. Çünkü geçmişte olan o trajediyi tekrar yaşamaktan ve tekrar sorumluluk almaktan korkar. Lee’nin abisi oğlunu, ona emanet etmiştir. Bu durumda Lee’nin travmalarının tekrar gün yüzüne çıkması kaçınılmazdır.

Manchestar By The Sea Film Analizi

İlerleyen kısımlarda Lee’nin bir zamanlar sahip olduğu hayatın izlerini görürüz. Hayatı trajediye dönüşmeden önce eşi, iki kızı ve bir erkek bebeği ile mutlu bir hayatı vardır. Abisi ile balıkçılık yapan Lee oldukça sakin ve mutlu bir hayata sahiptir. Ekonomik olarak çok iyi durumda olmasalar da hayatlarını huzurlu bir şekilde geçirecek olanaklara sahiplerdir.

Lee her şeyin başladığı gece arkadaşları ile bir kutlama yapar. Körkütük sarhoş olan grup etraflarındaki hiçbir şeyin farkında değildir. Küçük bir ihmal korkunç bir son hazırlar ve hayatları geri dönülemez biçimde değişir. Bir yangın ile hayatı tümüyle değişen Lee bir daha asla eskisi gibi olamaz.

“ANLAMIYORSUN ORADA BİR ŞEY KALMADI..”

Film, ağır tempoda ilerleyen sahneleri ile herkesin yaşadığı günlük hayatın sıradanlığını vurgular. Bir adamın geçmişi ve geleceği arasında ilerleyen akış, hiç istenmeyen bir yüzleşmeyi yansıtır. Lee hem kendisiyle, hem geçmişiyle hem de eskiden tanıdığı insanlarla hiç istemese de yüzleşmek zorunda kalır.

Lee bu trajediden sonra birilerinin ona ceza vermesini ister. Bunun için de elinde geleni yapar. Onu bazen bir barda kendini dövdürürken bazen eline bir silah akıp kafasına dayarken görürüz. Ancak Lee kendini cezalandırmanın en iyi yolunu bulmuştur. Kendini hayattan ve tüm mutluluklardan soyutlayan Lee sadece günü geçirmek için yaşar. Tüm güzelliklere gözleri kapalıdır ve yaşamak onun için kendini cezalandırma biçimidir.

Lee’nin eski eşi Randi ile karşılaştığı sahnede yaptıkları konuşma iç dünyasını yansıtır.

Randi- Sana çok kötü şeyler söyledim.. ama kalbim çok kırıktı.. her zaman da kırık kalacak..

Lee- Anlamıyorsun.. artık orada bir şey kalmadı..

Lee Chandler’in ifadelerindeki donukluk ve karakterin iç dünyasındaki karanlık Casey Affleck tarafından ustalıkla canlandırılmıştır. Lee’nin bir şeyleri tepki vermesi için bekleriz. Abisinin ölümüne, eski eşi ile karşılaşmasına, o trajediyi hatırladığı anlarda bile karakterin duyularını nasıl dondurduğunu görürüz. Lee,  “ora bir şey kalmadı” derken iç dünyasını tasvir eder. Orada canlı olan hiçbir şey kalmadı..

Abisinin ardından ona kalan emanet Lee’nin bir şeyleri tekrar düşünmesine neden olur. En azından o karanlık atmosferden biraz olsun arınıp geleceğe bakmayı başarır. Belki de bu kez her şeyi yeniden ve daha doğru yapma fırsatı bulur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir