Sinema

Yaşam ve Ölüm Arasında: Six Feet Under Dizisi İnceleme

“..Herkes hayatımıza bir sebepten ötürü girer, bize ne öğrettiklerini anlamak bizim sorumluluğumuzdur.”

Altı sezonluk six feet under dizisi ile cenaze evinde yaşayan sıradışı bir aileye konuk oluyoruz. Dizi, ölümden sonraki hayat ve yas kavramları hakkında alışılagelmişin dışında bir bakışı yansıtıyor. 

Six feet under dizisi, ölen insanlar için cenaze töreni seromonisi hazırlayan bir ailenin hikayesini işler. Fısher ailesi, babadan oğula kalmış funeral home (cenaze/yas evi) işletirler. Dizi, ölüm ve yas kavramlarının yanı sıra ABD’deki funeral home sektörünü de odağına almıştır. Ölülerin, yakınları tarafından son kez görülmesi için hazırlanması, en güzel kıyafetlerin giydirilmesi ABD’de popüler bir meslek haline gelmiştir. Üstelik son derece rekabetin olduğu bir endüstridir. Dizide funeral home sektörü hakkında ironik sahneler ve reklamlar görürürüz.

Dizi, ölüm ve sonrasını bambaşka şekilde ele alır. Fısher ailesi, insanları son yolculukları için en iyi şekilde uğurlamak isterler. Bunun için de farklı dinlerde yer alan adetler ve inançlardan yola çıkarlar.

Six feet under dizisi her bölümünde bir ölüm sahnesiyle başlar. Ölüm, kimi zaman ansızın hiç beklenmeyen anlarda gelirken kimi zaman da yaşlılık veya hastalık sonucu gelir. Bazen en beklenmeyen ve en olmayacak sebeplerle yaşamın son bulduğunu görürüz. Ancak son bulan her yaşam beraberinde bir hikaye getirir. Fısher’ların evinde her bölüm bir başka yaşamın yası tutulur.  Bu evde bir tarafta ölüm ve yas sürerken diğer tarafta yaşam tüm hızıyla devam eder. Evin ve karakterlerin çevresi son bulan yaşamların anılarıyla doludur.

“Hayatı Yaşamaya Çalışırken Mahvediyoruz”

Dizinin ilk bölümü Fısher kardeşlerin babalarının ölüm sahnesiyle başlar. Tüm aile bu haber ile sarsılır. Hayat bir şekilde ilerler ancak ne kadar zaman geçse de babalarının anısı bir hayalet gibi onları takip eder.

Fısher ailesinin her biri sıra dışı bir karaktere sahiptir. Hayatı kendi bakışlarına göre bambaşka şekillerde şekillerde yaşarlar.

 Fısher kardeşlerin en büyüğü Nate Fısher, genç yaşta evi terk ettiği için cenaze evi dünyasına yabancı kalmıştır. Ancak çok geçmeden hiç istemese de bu dünyanın bir parçası olur. Nate Fısher, cenaze evine yabancı olduğu kadar orada meslek olarak yapılan funeral home sistemini de yapay bulur. Ona göre tüm bu seremoniler endüstirileşmiş bir sistemin parçasıdır. Karakterin ilerleyen sezonlara bu işe alışma sürecini izleriz. Zamanla bu işin parçası olan Nate dışarıdan göstermemeye çalışsa da her ölüm için kendi çapında yas tutar.

Nate’in içsel yolculuğu inişli çıkışlı şekilde ilerler. Hiçbir zaman kendini tam olarak olmak istediği yerde bulamamanın hayal kırıklığını yaşar. Nate’in varoluş sancıları kimi zaman bencillikle kimi zaman öfke ve asilikle sonuçlanır. Gözünün önünde her gün bir başka yaşam son bulurken ve bu son onu da yakalamdan gerçekten ‘yaşamak’ ister. Nate nihayetinde bir gün gerçekten yapmak istediği şeyi ve birlikte olmak istediği kişiyi bulduğunu düşünür. Ancak bu düşünce onun ölmeden önceki son düşünceleridir. Gerçekten yaşamak istediği hayatı ölmek üzereyken bulması izleyiciler için yaşamın ironikliğini gözler önüne serer. Nate’in gerçekten yaşamak istediği hayatı bulup bulmadığını bilmeyiz çünkü o da nihayetinde giderek eskiyen bir anıya dönüşür.

“Hayat Sonsuz Olasılıkla Dolu ve Sen Hâlâ Sızlanıyorsun”

 Nate’in kız arkadaşı Brenda ile ilişkisi de dizinin önemli detaylarını oluşturur. Brenda çocukluk travmalarını aşmaya çalışan ve en az Nate kadar varoluşunu sorgulayan bir karakterdir. Brenda sınırları bir kez aştığından gidebildiği kadar ileri gider. Ancak bu sınırlar bazen onu hiç istemediği yerlere götürür. Nate ve Brenda birbirinden tamamen farklı karakterlerde olmalarına rağmen ilişkilerini sürdürmeye çalışır. Ancak ne birlikte olmayı ne de ayrı kalmayı beceremezler.

six feet under

Ortanca kardeş David Fısher, abisinin aksine yaptığı işi sevmekte ve son derece disiplinli çalışmaktadır. David’in yaptığı işi ne kadar doğal karşıladığına şahit oluruz. David için ölen insanları son yolculuklarına uğurlamak yaşamın doğal bir parçasıdır. Ölümün içinde olduğu kadar dışındadır da. Karakter hayatında bir denge bulmayı başarmıştır. Kimi zaman ölümün ardından yas tutarken kimi zaman da gerçekten hayatın içinde var olur. David eşcinsel kimliği de dizinin odağına alınmıştır. Dizinin başlarında herkesten gizlemeye çalıştığı gerçekleri ilerleyen sezonlarda giderek daha özgürce yaşamaya başlar. 

“Etrafımda Artık Varolmayan Bir Hayatın Kalıntıları Var”

Ailenin en küçük kardeşi Claire Fısher, sanatçı ve özgür ruhlu bir yapıya sahiptir. Claire henüz yaşamın başındadır. Ancak ölüm ve yaşam arasındaki hayatta sıkışıp kalmıştır. Evlerinin bir bölümünde her gün cenaze seremonileri yapılırken diğer tarafta yaşam hız kesmeden devam eder. Claire, kendini iki tarafa da ait hissetmez.  Ne tam olarak yaşamın içindedir ne de ölümün kıyısında. Karakterin içsel dünyası birden fazla renge sahiptir. Kimi zaman renkli ve ışıltılı olurken kimi zaman karanlık ve depresif bir kişiliğe bürünür. Claire yaşadığı hayatı alaycı bir bakışla seyreder. En ciddi durumları bile sanki gerçek değilmiş gibi kayıtsızca izler. Bir yandan hayatı ciddiye almazken diğer tarafta yaşama tutunmanın bir yolunu arar. Ancak ergenlik dönemindeki seçimleri çoğunlukla kaybetmek üzerinedir.

Kendi iç dünyasını çektiği fotoğraflara yansıtmaya çalışan Claire, çektiği fotoğraflarla adeta zamanı durdurmak ister. Ama asla bunu başaramaz. Zaman kendi hızıyla akmaya devam eder.

Abileri ile aralarında büyük yaş farkı olan Claire’in ilk sezonlarda çalkantılı ergenlik dönemini izleriz. Bazen depresif ve uygunsuz davranışlarda bulunurken bazen hayata tutkuyla sarılan birine dönüşür. Claire’ın karakterinin şekillenmesi ergenlikten yetişkinliğe geçiş sürecinde hayatı anlamlandırma çabasını dizinin odağına alınmıştır. 

Six feet under dizisinde yaşam ve ölüm kavramları her biri farklı bakışa sahip karakterin gözüyle aktarılır. Kimi bunu son derece doğal karşılarken kimi de bu süreci anlamakta ve anlamlandırmada zorlanır. Her karakter ölümü kendi gözüyle yeniden yorumlar ve bizlere yansıtır.

Dizi kara mizah, dram türüne hikayesiyle kimi zaman duygulandıran kimi zaman da eğlendiren bir olay akışına sahiptir. Hayat sürüp giderken ölüm gerçeğinin hayatın hep içinde ve var olduğunu kendine has üslubu ile anlatır. 

Dizinin son sahnelerinde Claire, alesinin fotoğrafı çekmek ister, fotoğrafı çekmek üzereyken gözyaşlarına boğulur. O sırada çoktan ölmüş olan abisinin anısı kulağına fısıldar:

“bu anın fotoğrafını çekemezsin Claire çünkü çoktan gitti bile”

Dizinin son sahnesinde Claire yas evini ve tüm kayıplarını geride bırakarak yeni bir hayata başlama cesareti gösterir. Uzun bir yolculuğa çıkan Claire’in gözünden karakterlerin geriye kalan tüm yaşamlarının özetini izleriz. Onlar için hayat tüm acılara rağmen hatırlanmaya değer anılarla doludur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir