Rüyalar Evreninde Carl G. Jung ve Sigmund Freud
“Bilinçaltının farkında olmayan kişi başına gelen her şeyi kader zanneder”
Carl G. Jung
İnsanlar hayatlarının önemli bir kısmını uyuyarak ve rüya görerek geçirir. Uyanıkken hayatımızı kuşatan sınırlar, kurallar, ahlaki değerler uykuya daldığımız anda başka bir boyutta kalır. Bilinçaltının gizemli dünyasında adım attığımızda gerçeklik ortadan kalkar ve mantığın sınırlarını aşarız. Uyanıkken bilinçaltına ittiğimiz, gördüğümüz, duyduğumuz, düşündüğümüz her şey rüyalar evreninde başka bir suretle karşımıza çıkar. Bizim için anlamsız görünse de rüyalar, bilinçaltımız hakkında önemli ipuçları verir.
Rüyalar birçok bilimsel çalışmaya konu olmuş ve yüzyıllar boyunca bir merak konusu haline gelmiştir. Ancak neden rüya görüldüğü ya da rüyaların ne anlama geldiği konusunda kesin bir fikir birliğine varılamamıştır. Rüyaların ne anlama geldiği konusunda birçok farlı alanda birbirinden farklı yorumlar bulunmaktadır. Psikoloji biliminde Jung ve Freud görüşleri önemlidir. Jung ve Freud rüyalara iki farklı perspektiften bakar.
Rüyalar Evreninde Sigmund Freud
Freud bilinçaltımızda bastırdığımız, utanç duyduğumuz düşünceler, korkularımız veya arzularımız rüyalar yoluyla maskelenmiş şekilde açığa çıktığını söyler. İnsanların çocukluk döneminden beri yaşadığı travmatik olaylar, utanç veya korku veren durumlar bilinçaltında tutulur ve zihnin derinliklerine itilerek bilince çıkması engellenir. Bu duyguların bastırılması sonucu çeşitli nevrozların (fobi, histeri,çatışma..) ortaya çıkar. (1) Freud bu nevrozların rüyalar yoluyla açığa çıktığına inanır.
Freud’un 1899 yayınlanan rüyaların yorumu kitabında bu alana yönelik yaptığı analizler yer almaktadır. Freud rüyaları bir tür arzu tatmini olarak görür. Rüya analizlerinin merkezine arzuları ve libidoyu koymuştur. Ona göre rüyada merdiven görmek bir cinsellik simgesidir. Rüyada görülen düz duvarlar, masa, sandalye gibi çıkıntılı nesneler kadınlık ve erkeklik organlarını temsil eder. Şapka, kravat, palto gibi giyim ürünlerinden manzaralar, tepeler veya köprüler gibi mekanlar, hayvanlar veya insanlar her biri bir çeşit cinselliğin temsili olarak görür. Rüya yorumlarında bu unsurları dikkate alarak bilinçaltının maskelediği gizli arzu, korku ve duyguları analiz eder (2)
Freud’un rüya analizlerinde cinselliğe ve libidoya özellikle vurgu yapması nedeniyle eleştirilerin odağında olmuştur. Jung ile aralarındaki fikir ayrılığı bu alanda kendini göstermiştir.
Rüyalar Evreninde Carl G. Jung
Jung rüya yorumlarında Freud’un kullandığı sabit sembollerin aksine daha bireysel bir yaklaşım geliştirdi. Ona göre rüyalar bilinç ve bilinçdışı arasında bir dengeleme işlevi görür. Bilinçdışı, kendini rüyalar yoluyla ifade eder.
Jung rüyaları üç arketipe ayırarak inceler. Bunlar ilki kişisel bilinçdışı ikincisi kolektif bilinçdışı üçüncüsü ise arketiptir. Kişisel bilinçdışında rüyalar daha çok kişilere özgündür. İnsanların kişisel olarak özel yaşamlarını inanç, hayal ve arzularını içerir. Kolektif bilinçdışı ise insanlara atalarında miras yolu ile kalmış psişik bir birikimi ifade eder. Rüya içerikleri daha çok toplumsal temsillerden oluşur. Arketipler ise kolektif bilinçdışı ile oluşan evrensel değerlerdir. Yaşam, ölüm, güneş, deniz, anne, baba, silah.. gibi arketipler rüyalarda semboller yoluyla kendini gösterir (3)
Zamanın, mekânın ve mantığın sınırlarını aşan rüyalar kimi zaman bizlere anlamsız ve absürt görünse de bilinçaltımız hakkında önemli ipuçları verir. Kimilerine göre geleceği gösteren kehanetler sunarken kimilerine göre çocukluğumuzdan beri bilinçaltına itilmiş duygularımızın tasviridir. Her ne şekilde olursa olsun rüyalar bizlere bilinçaltımız hakkında bambaşka bir bakış açısı sunar.
KAYNAKÇA
(1), (2) Freud, S.(1996). “Düşlerin Yorumu”, Payel Yayınevi, İstanbul.
(3) Çetin, Özer. “Jung Psikolojisinde Rüya”. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 19/2:249-269.