30. Yaş Bir Dönüm Noktası mı?
Çocukluk yıllarından ilk yetişkinlik dönemine kadar herkesin gelecekte olmak istediği yer konusunda bir hayali vardır: Başarılı olmak, iyi bir meslek sahibi olmak, belli bir refah seviyesine erişmek, bir aile kurmak, bir ev bir araba gibi temel şeylere sahip olmak, dünyayı gezmek, saygı duyulan biri olmak.. Yetişkinlik dönemine kadar kendimizi tüm bunların gerçek olacağı bir gelecek için hazırlarız. Gerçekten severek yapabileceğimiz bir işi, aşık olabileceğimiz birini ve samimi dostları ararız. Belki bazı insanlar hayal ettiklerinin birine veya birkaçına sahip olur. Ancak birçoğumuz için işler hiçbir zaman tam olarak hayal ettiğimiz gibi gitmez. Zaman hızla geçer sayılar birden değişir ve artık herkesin sen bir yetişkinsin dediği yaşa geliriz.
Kaçan Trenleri Yakalamak
Biz kendimize uygun meslek ararken, sınavlar arasında koştururken yaşamak isteyip yaşayamadığımız şeyler gün geçtikçe sırtımızda bir yük olup taşar. Bu sınavdan iyi puan alırsam, bu işe girersem, şu kadar param olursa işte o zaman yaşamaya başlayabilirim diye düşünürüz. Ancak bu şart cümlelerinin hiçbir zaman sonu gelmez. Biz bunları düşünürken takvim yaprakları hızla değişir ve yaşımız 30’ u bulur.
30 yaş birçok insan için korkulan bir eşiktir. Çünkü 3O. yaş kişilerin hem kendi içinde geç kalmışlık bunalımı yaşadığı hem de toplum tarafından onlara uygun görülen yetişkin kalıplarına uymaya baskılandığı bir dönemdir. Bu yaş birçok kültürde önemli bir eşik olarak kabul görür. Popüler dizi Friends’de 30. yaş günü karakterin “neden tanrım? anlaşmıştık onlar yaşlanacaktı ben değil” diyerek ağladığı bir şekilde kutlanır.
İnsanların zihni bu yaşa gelene kadar bunları yapmış ol cümleleriyle donatılır. Bu gibi tutumlar insanların bu yaşı gençliğin sonu olarak görmesine ve panikleyerek yanlış seçimler yapmasına neden olur. Oysa kabul etmemiz gereken bir gerçek vardır; hiçbir şey aynı kalmaz, zaman herkes için ilerler. Herkes hayatını farklı deneyimlerle yaşar ve her bir deneyim bu kişiler için özel ve eşsizdir. Yetişkinliğin ilk dönemlerinde herkes hayal edilenler ile gerçekte yaşanılanlar arasındaki uçurum ile yüzleşir. Bu durum kaçınılmaz bir hayal kırıklığı getirir. Ancak bu eşikten geçtikten sonra hayaletleri kovalamak yerine daha doğru, daha mantıklı seçimler yapıp daha güçlü ilerleme cesaretine sahip olabiliriz.